Ahmet Topkaya Kimdir?
1975 yılında Kars/Arpaçay’da dünyaya gelen yazar, ilk, orta ve lise eğitimini İstanbul’da tamamlamıştır. Üniversite tahsili sürdürmek yerine, ilgi duyduğu bilişim alanında kendini geliştirerek, işletmelerin bilişim departmanlarında sırasıyla; sistem destek uzmanı, sistem yöneticisi ve bilgi işlem sorumlusu olarak görev almıştır. 2005’den bugüne kurucusu olduğu şirkette, bilişim alanındaki faaliyetlerine halen devam etmektedir.
Lise bitiminde tanıştığı İslam Düşüncesi ile kendisini geliştirmeye çalışan yazar, araştırmalarını ilk günkü heyecanını kaybetmeden sürdürmeye devam ettirmiştir. Tefsir, Meal, Dinler ve Uygarlıklar Tarihi, Peygamberler Tarihi üzerine haftalık çalışmalar yapmış, halen bu çalışmalarını çeşitli sivil toplum kuruluşlarında yakın arkadaşları ile sürdürmektedir.
Evli ve iki çocuk babası olan yazar, Kocaeli’nde ikamet etmektedir.
Yazarın, beş yıllık araştırmanın neticesinde hazırladığı “Tarihin Sonbaharı Kültür’den Dine Meryem ve İsa” isimli eseri, 2016 yılında yayımlanmıştır. Araştırma türünde yayımlanan eser Meryem ve İsa idrakinin yanısıra, İslam muhayyilesine yepyeni ufuklar katmaktadır.
Yayınlanmış olan bir diğer eseri ise deneme türünde ki “Musa, Ekmek ve Özgürlük”tür. Ayrıca "Allah'ın Kahramanı Sensin" adlı üçüncü eserini bu sitede ücretsiz olarak bilgisayar ya da mobil cihazınıza indirebilir, okuyabilirsiniz.
2025 yılında ise uzun yıllar üzerinde çalıştığı İbadetin Morfolojisi ve Kültürel Belleğin Yankıları adlı eserleri yayınlanmıştır.
Her dinin kendine özgü basitlik, sadelik ve yalınlık ilkeleri vardır. Bu ilkeler, dışarıdan bakıldığında karmaşık görünmesine
rağmen dinlerin benzerlik ya da farklılıklarını açıklar. Bu da onları gelecek nesillere aktarır. İnançlı bireyler içinde doğduğu bu kültür ya da inancın nihai pratiklerini deneyimleyerek yaşamak isterler. İnancın ilksel hâlini deneyimlemek yerine, olgunlaşmış güncel hâline tabi olmayı daha pratik bulurlar. Çünkü bireyin zihin dünyası, toplumsal hafızada öteden beri var olagelen hazır şablonları kullanmaya daha yatkındır.
Ritüeller, işte bu şablonların birer temsili ve aynı zamanda dinin ruh dünyasını dışa vuran yansımalardır.
Kültürel belleğimiz, insan zihninin bireysel faaliyetlerinin
toplumsal bir yansıması olarak şekillenir. Unuttuğumuz
anılar zihnimizde silinmez izler bırakırken, hatırladıklarımız
bizi geçmişin derinliklerine sürükler. Zihnimizin labirentlerinde
dolaşırken bu izlerin insanlık tarihindeki yankılarını
keşfetmek, büyüleyici bir serüvendir. Her bir anı ve düşünce,
kültürel belleğimizin dokusunu örer ki bu doku; toplumsal
yapılarımızdan inanç sistemlerimize kadar her şeyi etkiler.
Kültürel belleğin, insan zihnindeki izleri nasıl şekillendirdiği
ve bu izlerin toplumsal yapılar üzerindeki etkisi daima derin
bir merak konusu olmuştur.
Zihin dünyanızda Meryem veya İsa ile ilgili neler var? Bakire anne, namus, iffet, dünya kadınlarının en büyüklerinden, susan kadın, babasız doğan ve beşikteyken konuşan İsa, mucizeler…
Öyle değil mi?
Mesajı doğru anlamak için mesaja doğru yerden bakmak gerekmektedir.
Bu çalışma İslam’ı, tarihsel süreçlerden kopuk ve sosyolojik gerçekliklerle uyuşmayan bir din algısından kurtarıp, tekrar yeryüzünün evrensel ve daimi özgürlük hareketi olarak ayağa kaldırma gayretinin kalemle yapılabilen bir girişimidir.
Gözlerini kapadığında Sen yoksun ve hiçbir şey de yok öyle değil mi?
Açtığında da her şey senin için var.
Etrafına bir göz at renk renk, desen desen, nakış nakış her şey var ve muhteşem değil mi Allah’ın eşsiz sanatı? Bu hayat Senin için var.
Kur’an-ı Kerim’de Allah, elçilerin örnek hayat hikayelerini masal olsun diye değil her birimiz Kahramanı olalım diye anlatır.
Bundan dolayıdır ki her birimiz kendi hikayemizi yazmadan asla
O’nun kahramanı olamayız.
Allah’ın Kahramanı olmak dururken şeytanın soytarısı olmaktan daha kötü ne olabilir ki!
O halde Haydi!
Artık daha duyarlı ol ve harekete geç;
Açı doyur, çıplağı giydir ve yumruğunu sıkarak mazluma arka çık...
İnsan, fenomenler üreten, ürettiği fenomenler aracılığı ile kendi türünü sömüren, katleden ve kandıran bir varlık. Ateşte yürüyenler, denizleri yaranlar, göğe çıkıp ateş çalanlar, yerin altını üstüne getirenler, şifa dağıtanlar ve hastalıkları iyi edenler vee her türlü hile ve sihirlerle halkların;"Biz Tanrının oğluyuz, kahramanlarıyız!" diyerek gözlerini boyayanlar. Öylemi!
Pekii; Alın size ateşten sağ çıkan; İbrahim, denizleri yaran; Musa, kuyudan ve balığın karnından sağ çıkan; Yusuf ve Yunus. Yetmedi mi, şifacı Eyyüb. Allah'ım, Sen bu uyduruk kahramanlarla sahtekarları nasıl da anladıkları dilden dize getirdin, Muhteşemsin!
Allah, Kur’anda peygamberlerden Muhammed a.s'a söz ederken O’na;“Tıpkı Onlar gibi Benim Kahramanım da Sensin” demişti. O gün O’na söylediğini bugünde Sana;
Unutma !
Allah'ın aradığı Sensin,
Allah'ın Kahramanı Sensin...